Çevre Haftasında Bir Doğa Tutkunu Ahmet Bedevi!
MHP MYK Üyesi Fatih ÇETİNKAYA Çevre Haftası vesilesiyle bir makale kaleme aldı.
Makale şöyle;
Çevre Haftasında bir doğa tutkunu Ahmet Bedevi!
İklim krizi ve çevre kirliliğine dikkat çekmek için, bundan sonra her yıl 1-7 Haziran’ın “Türkiye Çevre Haftası” olarak kutlanacak olması vesilesiyle hepimizin “Manisa Tarzanı” olarak tanıdığı, Türkiye’nin ilk çevrecisi, doğa tutkunu Ahmet Bedevi’den söz etmek isterim. Gelin bugün O’nun bu ders niteliğindeki serüvenini hatırlayalım.
Manisa Tarzanı…
Asıl adı Ahmet Carlak..
Ama o kendisi bir şort ile yaz-kış çıplak yaşarken, 1200’lerde yaşamış ve hiç bir yeri gözükmeyecek şekilde peçe giyen Ahmet Bedevi adında Mısırlı bir ermişin ismini kullanıyor.
Irak Samara’da dünyaya gelen Kerkük kökenli bir Türkmen’dir.
Türkiye’nin ilk çevrecisidir.
Okuma yazma biliyor. Kurtuluş Savaşı’na katılıyor.
Gösterdiği yararlılık ve başarılar nedeniyle Kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiş bir kahraman.
Tam 4,5 yıl orduda kalarak İzmir’e kadar gelir ve Manisa’ya uğrar.
Savaş bitmiştir. İşgalci düşman güçler kaybetmiş lakin, bütün Anadolu’yu yakıp yıkarak geri çekilirken Manisa’da aynı akıbete uğrar.
Büyük yangınlar çıkar. Evler, camiler, hanlar, hamamlar ve ağaçlar yanar kül olur. Bunu gören Ahmet Bedevi, duruma çok üzülür ve burada kalmaya karar vererek, Manisa Belediyesi’ne bahçıvan yamağı olarak işe girer.
O zamana kadar gömleği, pantolonu ve ayakkabısı ile giyinik olan Ahmet Bedevi, şehrin yüksek bir tepesine çıkarak “Seni giydirmeye soyunuyorum Manisa” diye haykırarak kendini büyük bir tutkuyla doğaya adar ve Manisa’yı yeşile dönüştürür.
Tarzan filmi o yıllarda sinemada gösterime girmiş, filmi izleyen Bedevi de yaşamını adeta filmdeki Tarzan gibi özdeşleştirmiş ve kendisi de artık bu lakapla anılır olmuştur. Ama yüz yüze hitabette halk, ona özellikle uzun saç ve sakalları nedeniyle görünümünden dolayı ‘Hacı’ diye seslenir.
Herkesin yarım saatte çıkabildiği ama kendisinin bir kaç dakikada ulaştığı Spil Dağındaki kulübesinde, üzerine eski gazete sererek kullandığı, ahşap bir sedirde yorgansız, yataksız ve hatta yastıksız uyur yaşamı boyunca.
Her ne kadar kendisi yoksulluğunu kabul etmese de, lakin yoksul, yalnız ve suskun bir yaşam sürdürür. Yemeğini su taşıdığı lokantadan hizmeti karşılığı temin eder.
Belediyeden maaşını alır almaz ihtiyaç sahiplerine, çocuklara ve hatta yararlı işler yapan derneklere anında dağıtır.
Tek masrafı yılda bir kere değiştirdiği şortudur ki, onu da terziler diker ve para almazlar.
“Manisa Tarzanı” Ahmet Bedevi, spora da çok düşkündür. Manisa’da Dağcılar Kulübü’nün kuruluşuna öncülük etmiş ve hatta 1957 yılında Dağcılık Kulübü’ndeki gençlerle yurt gezisine bile çıkmıştır.
Niğde’yi ziyaretinde “Manisa Tarzanı”nın geldiğini duyan binlerce kişi onu görmek isterken, heyeti ile ezilme tehlikesi geçirir.
Konya’da Hz. Mevlana’nın türbesini ziyarette kapıdaki görevli kendisini çıplak olduğu için almak istemez ve girişini yasaklar. O ise, türbede bir çerçevede asılı olan ev sahibinin, “Gel Gel Ne Olursan Ol Yine Gel” sözlerini gösterdiği vakit, görevli mahcubiyet duyar ve özür dileyerek buyur eder.
Konya’da da aynı yoğun ilgi oluşur ama Konya Valisi şehirde gezmelerini kısıtlar.
Ankara’ya gelir. Hem de aynı hali ile… Anıtkabir’e gider ve Ata’sına saygısını ifade eder.
Bu gezilerini sürdürürken Manisa’da olmadığı bir zamanda yol genişletmesi amacıyla ağaçların kesildiğini öğrenir ve hiddetle kente döner. Çok ama çok öfkelidir. Bölgeye gittiğinde öyle bir nara atar ki, kesimi yapan işçiler korkup kaçarlar.
Yıllarca emek verdiği ve gözü gibi baktığı ağaçlarının bazılarını kesilmiş halde görünce “Gitti evlatlarım” diye ağıtlar yakar.
Her ne kadar sporcu hastalığı olarak bilinen kalp büyümesi sebebiyle vefat ettiği söylense de esasında bu olaydan sonra kalp krizi geçirmiş ve hastaneye yatırılmıştır. Üzüntüsünden iyileşemediği hatta yaşamı boyunca hiç vücuduna ilaç almadığı için, tedavisinde verilen ilaçların da karşı tepki oluşturduğu gözlenir ve kısa bir süre sonrada vefat eder.
31 Mayıs 1963’te Manisa’nın o güne kadar görmediği bir cenaze töreni ile ebediyete uğurlanır.
Haftanın bir gününü oruçla geçiren,
Fotoğraf çekilirken bile gözlerini objektiften kaçıran;
Ahmet Carlak…
Ya da Ahmet Bedevi…
Veya Manisa Tarzan’nın sadece yaşamı ve tarzı, çalışmaları ile idealleri değil aynı zamanda tevhit inancı ile birlikte tevekküllü hali ve vatan sevgisi de birleştirilerek gelecek nesillere hatırlatılması ve anlatılması mutlaka çok kıymetli olacaktır.
Manisa Tarzanı sadece ait olduğu şehrin değil, bütün Türk ve İslam dünyasının sembolü olmalıdır. Çünkü bütün değerleriyle ve belgeleriyle gerçek bir yaşanmışlık vardır ve kültür dünyamızın örnek bir ismidir.
Türkiye Çevre Haftası münasebetiyle herkes tarafından “Manisa Tarzanı” olarak tanınan, doğa aşığı Kerkük Türk’ü Ahmet Bedevi’ye Cenab-ı Allah rahmet eylesin.
Canı gönülden Ne Mutlu Türküm Diyene…
Fatih ÇETİNKAYA
Milliyetçi Hareket Partisi
Merkez Yönetim Kurulu Üyesi