Hasan Kurşuncu Yazdı-Bir Daha Anlatayım
Harp okulu, hukuk Fakültesi, tıp fakültesi mühendislik fakültesi vs. mezunu.
Müdür olmuş, amir olmuş, şef olmuş, memur olmuş, iş adamı olmuş, esnaf olmuş, vs. vs. Olmuşlar diyorlar ki.
Efendim MHP Türklüğü ayaklar altına alanlarla, Türklüğü yok sayanlarla vs. nasıl birlikte olur? Ülkücülere şöyle hakaret edildi böyle hakaret edildi. Nasıl saraya yanaşma olur, nasıl Cumhurbaşkanının emir eri olur. Vs.
Daha önce yazdım.
Hiç bir şekilde anlamak gibi bir niyetinizin olmadığını biliyorum.
Aklınızın şeytani yönünün iyi çalıştığını maalesef hayrani yönünün dumura uğradığını da biliyorum.
Sizin kör nefsinizin, küçük çıkarlarınızın, şeytani inadınızın, Devletin, Milletin, Vatanın bekasından, selametinden, refahından ve gelişmesinden daha önemli olduğunu da görüyorum.
Sizin için yazı yazmanın bir şeyler anlatmaya çalışmanın havanda su dövmek olduğunu da biliyorum, ama ben yine de bir daha yazacağım ve anlatacağım.
Ak parti iktidara geldiği zaman belli bir kurgu ile geldi. Bu kurgunun en önemli kısmı tarikatlar cemaatler ve dini kesimlerdi. Bunların en karakteristik özelliği Cumhuriyet rejimiyle, Atatürk’le, Devletle, Medeniyetle bilimle kavgalı olmalarıydı. Dincilikte çok büyük rant vardı. Sorgu yoktu şüphe yasaktı verilecekti. Olmazsa şantajda vardı. Bu rant kaybedilemezdi. Taaa İngilizlerden beri bunların yanında yönünde arkasında önünde içinde dışında bir yerlerinde dış istihbarat elamanları vardı. Olmasa da olurdu. Zaten otomatik olarak Devlet düşmanmış gibi görülüyordu. Millet yoktu ümmet vardı. Birçoğu da Kürtlerde müslüman onların da hakkı verilmeli pozisyonundaydı. Hatta federasyon bile olabilirdi. Türklükle ilgili bir şey olmasında ne olursa olsundu.
İkinci önemli kesim işveren kesimiydi. Dışardaki bağlı oldukları patronları ne derse o oluyordu. Üstelik bu kesim her yeni oluşumda büyük gelirler elde ediyorlardı. Her yeni oluşumda gelen iktidar bunları elde tutmak için kesenin ağzını açıyordu. Menderes’te, Demirel’de, Özal’da böyle olmuştu. Erdoğan’da da böyle olacaktı. Üçüncü önemli kesimde esnaf ve çiftçi kesimiydi bunların üstünde algı operasyonu yapmak kolaydı. Biraz kredi biraz vergide oynama, birazda Osmanlı şu bu dedin mi bir iki hikaye uydurdun mu oluyordu. Dördüncü önemli kesim basın yayındı. Her ne kadar Ak parti karşıtı gibi görünseler de göbekleri dışarıya bağlıydı. Bir işaretle Ak partinin karşısındaki engeller yerle bir ediliyordu. Ak partinin önü açılıyordu.
Ak parti iktidar oldu. Malum paylaşımlar oldu malum şeyler yaşandı. Herkes daha fazla pay kapmak iktidarda daha fazla etkili olmak istiyordu.
Amerika akıllanmış, işi çok sıkı tutmuştu. Birinci körfez savaşındaki hayal kırıklığını yaşamak istemiyordu. Türkiye’yi bütün zerreleri ile eline almak istiyordu. Ele almalıydı ki güvenemediği Türkiye’nin yanında emir kulu kürdistanı kurabilsindi.
Görev fetöye verildi. Fetö öne çıkarıldı. Fetö sadakatini dış devletlerdeki casusluk faaliyetleriyle ispat etmişti. Fetöcülerin tabiriyle kaleler bir bir zaptedilmeye başlandı. Ordu kalesi, eğitim kalesi, sanayi kalesi derken cumhurbaşkanlığı kalesi son kale olarak kalmıştı. O da Abdullah Gülle fethedilmişti. Artık Türkiye’de her hangi bir yerde sinek uçsa fetö üstünden ABD biliyordu. Devlet işgal edilmişti.
İktidar farkına varmasa da diğer dini guruplar işverenler basın yayın vs ayaklarının altından toprağın kaymaya başladığını anlamışlardı.
Fetönün durdurulması lazımdı, ama nasıldı? Kavga başladı.
Ak parti uyandı.
Bunu gören fetö gaza bastı. Polis ve adliye eliyle kansız bir darbe yapmak istedi. Olmadı.
Artık kartlar açılmıştı. Oyun açıktan oynanıyordu. Erdoğan herkese rağmen Cumhurbaşkanı seçilebilmişti. ABD geri adım atmadı. Fetö iyice çirkinleşti. Her yola başvuruyordu. Davutoğlu başbakandı. pkk ne derse onu yapıyordu. Sanki fetönün başındaydı. A. Gül Erdoğan’a cephe almış gezicilerin yanında yer almıştı. Acayip acayip şeyler oluyordu.
Kavgada finale gelindi. 15 Temmuz 2016 da fetö devlet benim dedi.
Erdoğan, Devlet bey ve vatansever insanlar dur dedi. Türkiye’nin işgali önlendi.
Önlendi de neyin ne olduğu belli değildi. Kim kimdi? Ne neydi? Cumhurbaşkanı seçilmişti dayandığı kanun yoktu. Devlet alt üst olmuştu. Her an iç karışıklıklar çıkarılabilirdi. Fetönün devlet içindeki kadrolarının yardım ve gözetiminde Davut oğlunun şaşkınlığında pkk bütün Güney Doğu Anadolu’yu silahlarla cephanelerle, tünellerle kanallarla, barikatlarla siperlerle mevzilerle donatmıştı. Her an ABD haydi bağımsızlığını ilan et diyebilir onlarda ilan edebilirdi. ABD de Türkiye’yi pkk eliyle bir güzel işgal edebilirdi.
Yalnız Erdoğan bu durumda bu şartlar ve zorluklarla baş edebilir miydi? Mümkün değildi. Baş edemezse ne olurdu.
pkk kürt devletini ilan ederdi. Hemen de yirmi otuz devlet tarafından tanınır hemen birleşmiş milletlere üye yapılırdı. Türkiye pkk ile savaşmaya daha doğrusu abd ile savaşmaya çalışırdı. Netice ne olurdu? Sadece pkk ile savaşılsa kazanılabilirdi. Daha tam ayıklanamamış fetöcüler devreye girer yer yer çatışmalar olur sonu da dış güçlerin müdahalesi ile iç savaş olurdu. Netice ne olurdu? Vallaha yazmaya elim varmıyor.
Ne yapılmalıydı?
Birisinin bir şeyler yapıp bu korkunç ihtimalleri önlemesi lazımdı.
O birisi Devlet Bahçeli oldu.
Her şeyini ortaya koyarak, şahsı ve MHP’nin yok olması pahasına dedi ki “Devletin ayakta kalması lazım. Gün sen şunu dedin ben bunu dedim günü değil. Bunları bir kenara koyalım hatta sineye de çekelim. Devletin ve vatanın zarar görme ihtimali var denildi.
Getirin Anayasa teklifinizi biz yardımcı olalım. Anayasa çıkarılsın. Cumhurbaşkanlığı hukuki boşluktan kurtulsun meşru zemine otursun.
Anayasa çıktı. Cumhurbaşkanlığı ve devlet meşru zemine oturdu.
Sn. Bahçeli Devletin ve Milletin bekasını ve bütünlüğünü tehdit eden düşman unsurlarla mücadele edecekseniz biz sizi hiç bir karşılık beklemeden destekleriz dedi. Eğer isterseniz bu desteği karşılıksız bir birlikteliğe dönüştürüp Cumhur ittifakını kurabilir Devlet ve Millet için daha belirli daha hukuki bir zeminde çalışma içinde olabiliriz dedi.
Oldu.
Güney doğu temizlendi. pkk nin ve fetönün yıllardır hazırladığı planlar ve her şey yerle bir edildi. Ülke güvenliği için ABD ve Rusya’ya rağmen Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyine girildi pkk nin ve fetönün beli kırıldı. Artık tehdit olmaktan çıktı.
Şimdi soru şu
Bu günkü durum mu iyi?
Yoksa Erdoğan’la didişip yalnız bırakıp hatta düşürüp ülkeyi bilinmeyene götürmek mi daha iyi olurdu? pkk nin yanbaşçılarıyla ortak mı olunmalıydı?
Eğer bu soruyu kendinize soramıyorsanız size denecek bir şey yok.
Kıymetli şeylerin bedeli ağır olur.
Devletin, Milletin ve vatanın bedeli ölçüsüzdür. Ne kadar gerekiyorsa o kadar ödenir. Devlet Bey bu bedeli ödemeye canı gönülden razı oldu.
İşte sizin muhayyilenizin almadığı şey bu.
Sizin için devlet maaş aldığınız bankamatik.
Sizin için vatan aldığınız arsa veya tarla.
Sizin için millet sokaklardaki sıkışınca başka ülkelere sıvışacak kalabalık.
Yine de sizin bu kadar düşüncesiz olduğunuza inanamıyorum. Üniversiteler bitirdiniz demek ki zekisiniz.
Galiba kin ve haset çıkar ve menfaat sizin içinizi karartmış.
Birde vicdanınızı hatırlayınız. Ona da ara sıra danışınız.
Unutmayın bu gün tehlikeden uzak güven içinde yaşıyorsanız. Sövmek için eynere durduğunuz Devlet Bahçeli ve MHP sayesinde yaşıyorsunuz.
Tabi bilene anlayana.