İnsana rast gelesin (Ş.Edebalı)
İnsanlık günümüzde azalmış değer, yine de biz dağ taş insanlığı arayacağız bu gezimizde. Unutmadığımız, unutulmadığımız dost var Tokat’ın içinde!
İzmir’den yola çıkarken bu gezi, tarih, kültür, tabiat ve insanlık gezisi olacak demiştim. Arabamız yol aldıkça insanlarla görüşürseniz değişimi fark edersiniz. Dumlupınar Şehitliğinde, tanımadığımız bir delikanlının, “Suyu şu çeşmeden için diğerlerinin suyu sıcak,” demesi insanların başkasını da düşünmesini gösterir. Afyonda, lokum satan dükkândaki adamın herkese çeşitli lokumlardan ikram etmesi sadece satış amaçlı değildi. Benzin aldığımız istasyondaki çalışanın, “Amca çay oldu içip sonra gidin,” diye ikramı bunların insanlığın yansımasıdır.
Tokat’a asker arkadaşım, meslektaşım veteriner hekim Mehmet Demir var, uzun zamandır görüşmedik. Almus’lu olduğunu her zaman söylerdi. Hatta sık sık köyünden bahseder, o yörenin insanı, memleketinden kopmamış. Samimiyeti, hoş görüsü, vefası, can yakınlığı hepsi Mehmet’te mevcuttu. Bütün uğraşına rağmen, evine uğrayamadık, kusura bakmasın. Bir daha gelirsek Tokat’a evine uğrayacağız elbet. Şimdi iki gün kalacağımız bu şehirde neredeyse dakikalarımız dolu. Bir de öğleden sonra ve akşam düğüne misafir olacağız. Mehmet bu konuda çok anlayışlı bir dost. Biz bir de Tokat’ta düğüne davetliyiz. Doğrusunu söylemek gerekirse iki ayağımız bir pabuca girdi.
Asker arkadaşlar hiç unutulmazmış. Emekli olmuş, özel çalışıyor. Muayenehanesi şehrin merkezindeydi. Haberleştik, gezerken meydanda bizi gelip buldu. Aradan çok zaman geçmiş. Çalıştığı yere gittik, çay hazır, sohbet başladı. Vakit dar konular peş peşe geliyor. Konuşulacak o kadar çok konu birikmiş ki zamanı neredeyse unuttuk.
Mehmet Demir’in o sıcak davranışı bizi sardı sarmaladı. O an elinden kurtardık ama akşam eşi, çocuğuyla gelip bizi düğün salonunda buldu. Gece geç vakte kadar beraberdik. Yeşil Irmak’ın kenarında oturduk. Mehmet semaveri hazırlattı. Hani derler ya, “Gönül sohbet ister, çay bahane.” Semaver çayını içerken sohbet ettik.
Hanımlar hemen kaynaşıp, zamanı unuttular. Gece yarısını geçmişti. Bu arada Mehmet’in şiir yazdığını öğrenmiş olduk. Bütün şiirlerini ezbere okuyor. Sayısı çok değil, dedi. Olsun şiir dokusu, özellikle taşlamaları, hicivleri edebiyat tarihine geçecek kadar oturmuş. Mehmet tevazulu, bu şekilde çok fazla piyasaya çıkmak istemiyor. Yani bir bilenin onunla yürümesi gerekiyor.
Ülkemizde hayvancılığın tükenme seviyesine gelmesi, hayvan ve et ithalatı Mehmet Demir’i üzdüğü belli oluyor. Sürekli çözümler öneriyor. Mehmet’in düşündüğü kadar yetkililer bu gidişata çözüm aramayı düşünmüyorlar.
Yeşilırmak’ın kıyısında çayımızı içerken sohbet devam etti…
Sabah erkenden Mehmet Demir Tokat’ın kıymalı pidesi yaptırmış kaldığımız yere getirdi. Eşinin gönderdiği meyveler de vardı. “Bunları yolda yersiniz,” dedi. Mehmet Demir ve eşi için nasip olursa yeniden Tokat’a gideceğiz. İki üç gün kalıp o bölgeyi inceden inceye gezeceğiz. Bugün biz Bayburt’a doğru yola çıkacağız. Yalnız Tokat’ta göreceğimiz birkaç yer daha var…
Gerçekten Tokat gezilmesi gereken şehirlerimizden, insanları cana yakın. Kızım, “Baba Mehmet amca senin akraban gibi,” diyor. “Mehmet benim yıllar öncesinden gelen dostum. Bazı dostlar akrabadan daha yakındır. Çok arkadaş değil, candan olan dostlar bizi sevindirir,” dedim.