Mehtap Akgül Yazdı – Yaygın Gelişimsel Farklılık Ayıracı
Ülkemizde, hekimlerce genelde otizm tanısı çocuklarda 3 yaşından itibaren kesin olarak konulmaktadır. Araştırmalara göre otizm spektrum bozukluğu 18. aydan itibaren tanılanması da mümkündür.
Otizmin gözle görünen belirtilerinden birinin bile ortaya çıkması sonucunda acilen çocuk psikiyatrisi tarafından değerlendirilmesi gerekir. Belirtileri şunladır;
– Bebeğin 2. Ayında hiçbir dinleme ve göz temasının olmaması.
– 4.-5. Aylarda anne- babaya neşeli ses ya da gülücükle karşılık vermemesi.
– 8.-9. Aylarda karşılıklı iletişim kuramamak.
– İşaret etmek yerine yetişkinin elini kullanarak göstermek, işaret edilen yere bakmamak.
– 12. Ayda en az 2 kelime ile iletişim kuramama, anne-babanın yüz ifadelerini ya da sesini taklit edememek.
– 16. Ayda problem çözmeye yönelik karmaşık işlemler yapmamak.
– İki yaşında taklit oyunu oynamamak.
– 36-48 ay arasında kim, nerede, ne için sorularına cevap vermemek.
– Kazanılmış becerilerin kaybedilmesidir.
Bu belirtilerden herhangi birini taşıyan çocuk için anne-babalar iyi bir gözlem sonucunda doktora veya bu alanda uzmana danışmaları çocuklarının geleceği için önemlidir.
Otizmli çocuğa Doktorun tanıyı koymasıyla beraber, erken ve yoğun özel eğitim uygulamaları ile gerçekleştirilecek olan bilimsel temelli eğitim sonucunda otizmli çocukta, izlenen hedeflerle, çocuğun erken yaşının da etkisiyle gelişimsel kazanımlar daha kolay sağlanabilecektir. Çocuğun ihtiyacı doğrultusunda ilgili profesyonellerce oluşturulan eğitsel müfredat, bilimsel temelli eğitim yöntemleri eşliğinde adım adım kararlılıkla uygulanmalıdır. Özel eğitim uygulamaları, aile ile eğitmenin iş birliği içerisinde gerçekleşmesiyle çocukta kat edilecek başarılı yol daha hızlı alınabilecektir. Erken dönemde, yoğun ve kaliteli eğitimle, 0-5 yaş aralığında tanı almış otizmli çocukların akranlarına yetişmeleri sağlanır ve sosyal uyumlarında da daha hızlı kazanımlar elde ederler.
Otizm spektrum bozukluğu; her çocukta farklı, kişiye özgü ve davranışsal durumları çeşitlilik gösteren bir farklılık yelpazesidir. Erken tanı alma ve ailenin kabullenme sürecinin ardından,eğitsel yol doğru bir şekilde izlenildiği takdirde,çocuğun spektrumdaki yerine rağmen belirlenen hedeflerde gözle görülür gelişmeler görülecektir. Ebeveynlerin, doktorların ve eğitmenlerin bu iş birliği tutumlarının, izlenen sürece etkileri çok büyüktür.
Otizmli çocuk için, önemle eğitime ihtiyacı olduğunu ve erken yaşta doğru eğitimle aşılamayacak bir durum olmadığını belirtsem de, otizmli çocuğa empatiyle yaklaşmak, çocuğun duygularının olduğunu unutmamak ve mutluluğunu göz ardı etmemek her şeyden daha önemli olduğunun vurgusunu yapmak istiyorum.
Mutluluk; her canlı için yaşamın doğal sürecinde gelişen, sağlıklı bir gelişim sağlayan ve öznel iyi olma gibi birçok faktörü içinde barındıran bir duygudur. Özel gereksinimli bireylerde ve genel gelişimli bireylerde “mutlu yaşam” hayatın olmazsa olmazıdır aslında..
Sağlıklı bir birey mutlu oldukça hayatını anlamlı yaşar, özel gereksinimli birey ise mutlulukla hayata farklı bir bakış açısı ile bakarak kendini toplumdadaha kolayifade ederek yaşamını sürdürebilir.
Mutlu bir yaşamda aktif rol oynayan bireyler, her bir kişiyle sürdürdükleri etkili ve anlamlı iletişim ile gerçekleştiremeyecekleri başarı ve kazanım yoktur. Mutlu yaşayabilmek için,öncelikle varoluşumuza şükrederek farklılık gösteren bireylerin penceresinden hayata bakmamızla mümkün olabilir. Yardımlaşma, işbirliği, toplumsal farkındalık ve maddi-manevi paylaşımlarımız, bizleri kolayca mutlu olmaya yönlendirecektir.
Özel gereksinimli birey ebeveynleri, farklılık gösteren çocuklarının gelişimsel ilerlemeleri doğrultusunda elde ettikleri mutluluğun tarifinin izahı yoktur. Gerek özel gereksinimli birey, gerekse de genel gelişimli bireylerde doğal mutluluğun genel kuralı;“Sevilmek için değil, sadece sevme eyleminin verdiği mutluluğu hissetmek için sevmek gerekir..”
Selam olsun!