Röportaj:Betül Altınsoy
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Öncelikle herkese mutlu günler diliyorum. Ben Abdulkadir TUNCAY. Güzel yurdumuzun güzel şehri, petrolkenti Batman‘da doğdum ve halen orada yaşıyorum. Evli ve 3 çocuk babasıyım. Batman Adliyesinde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yapıyorum.
Yazmaya ne zaman başladınız?
Uzun yıllardır, okuyor, notlar alıyor ve bol bol da gözlem yapıyorum. Bununla birlikte hayaller kuruyorum. Bunlar yazmak isteyen bir insan için olmazsa olmaz aktivitelerdir. 2006 yılında Batman Ağır Ceza Mahkemesi’nde Kâtip olarak memuriyete başladığımda tanık olduğum önemli davalar hikâyeciliğin önemli unsurlarından olan kurgusal zekâmı geliştirmeme yardımcı oldu. Zira çalıştığım dönemde, inanların kitaplardan veyahut da gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinden aşina olduğu sansasyonel ceza davalarında bizzat hazır olma, gözlem yapma şansım oldu. Bu benim için adeta kaynağın başında olmak gibi bir şeydi. Çünkü yazan insanlar ister bilinçli ister bilinçsiz kendi mecralarından; kendi hayatları veya çevresindeki hayatlardan esinlenirler. Bununla birlikte yoğun okumalarım da devam edince 2020 yılında ilk kitabım “Hasankeyf Ağladı” isimli öykü kitabım, 2022 yılında ise “Yusuf ve Lalihân” isimli romanım yayımlandı. Özetleyecek olursam, mesleğimin beni yazmaya teşvik eden, bu süreçte motive eden en önemli unsur olduğunu söyleyebilirim.
Yazarlık öğrenilecek bir şey midir? Eğer öyleyse siz nasıl öğrendiniz?
Yazmak, bence çoğu şey gibi çalışılarak yapılabilecek bir eylemdir. Ben de çok okuyarak, notlar alarak, notlar üzerinde değerlendirmeler yaparak yazmaya başladım. Düşünsenize bir şehri görmeden oraya gitmekten, bir dağa tırmanmadan oraya tırmanmanın nasıl bir şey olduğundan söz ediyorsunuz. Sıradışı bir aktivite bence. Tabi bu kendiliğinden oluşmuyor. Çokça okumak, gözlem yapmak, araştırmalarda bulunmak, konuyla ilgili olayı yaşayanlarla sohbetler etmek, yani hayatın içinde olmak gerekiyor. Çünkü bir yazar için en önemli ilham kaynağı hayatın kendisidir. Bununla birlikte hayal gücü çok yüksek insanların da biraz çalışarak rahatlıkla yazabileceklerini düşünüyorum.
İlk kitabınızı çıkartmayı ne zaman ve nasıl düşündünüz? Bunu gerçekleştirmek sizin hayaliniz miydi? İkinci kitabınızla ilgili ne söylemek istersiniz?
Yirmili yaşlarımda yazma hayalim vardı. Ancak yorucu ve yıpratıcı hayat koşuşturmasında önceliklerim değişti ve hayalimi ertelemek zorunda kaldım. Bunu eyleme dönüştürmek 2020 yılında nasip oldu. Yoğun okumalar yaptığım bir dönemde, yazma konusunda da iştahım olduğunu farkedince birkaç hikâye kurguladım. Üzerinde biraz daha çalıştıktan sonra hikâyelerimi işin ehli bir akademisyen arkadaşıma gönderdim. Onun olumlu geri dönüşü benim için bir kırılma noktası oldu diyebilirim. Zira onun teşvikiyle yayıneviyle görüştüm ve böylece Hasankeyf Ağladı kitabımın yayım süreci başlamış oldu.
İlk kitabım yayınlandıktan sadece iki hafta sonra ikinci baskı gelince motivasyonum üst düzeye çıktı ve kendi kendime “yazmaya devam etmeliyim” diyerek ikinci kitabım olan “Yusuf ve Lalihan” romanı için çalışmaya başladım. Kitap yayımlanalı bir yıl oldu ve bugüne kadar hep olumlu geri dönüşler aldım. Özellikle film tadında bir hikâyesi olması nedeniyle gönüllerde güzel bir iz bırakıyor Yusuf ve Lalihan. Günün birinde yapımcıların dikkatini çekerek ve bir filme konu olacaktır diye düşünüyorum.
“Okumayı en beğendiğiniz tür hangisidir?”
Genellikle roman, biraz da öykü okumayı severim. Ancak tarihi dönemleri ve şahsiyetleri güzel kurgularla harmanlayarak anlatan romanlar tercihimdir.
Günlük yaşamınızın ne kadarlık bölümünü yazmaya ve okumaya ayırıyorsunuz?
Olağanüstü bir durumum yoksa hemen hemen her gün düzenli olarak okumaya çalışırım. Çoğunlukla uyumadan önce okumayı tercih ederim. Böylelikle günün yorgunluğunu biraz hafifleterek daha kaliteli bir uyku uyurum.
Normalde yazma eylemi için, “yazı seni çağırınca gitmen gerek” derler. Ancak benim yazma hususunda da bir disiplinim vardır. Gece geç saatler ya da sabah gün doğarken, yani genellikle insanlar uykudayken yazmayı daha çok seviyorum. Gecenin rahatlatıcı sessizliği ve sabahın bereketli vakitleri ilham kaynağım olur. Her taraf sessizken ve insanlar derin uykudayken, bir fincan kahve ve kısık sesli bir müzik yazmak isteyen herkese yazdırır diye düşünüyorum.
Hedefinize ulaşmak için riskler alır mısınız?
Hırslı bir insan değilimdir. Hedefime ulaşmam için almam gereken risk sağlığıma ve sevdiklerime olumsuz bir etkide bulunmayacaksa risk almaktan çekinmem. Ancak hedefime ulaşamamam halinde o risk nedeniyle mevcut düzenim ve kazanımlarım bozulacaksa o topa hiç girmem, bulunduğum hale razı olur ve başka fırsatları beklerim. Fazlasıyla çalışma ve biraz da işinin rast gitmesi sonucunda er geç istediğini elde edersin. Sen çalışıp elinden geleni yap ve sabret. Elbet hak ettiğin gelir seni bulur.
Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
Yılbaşı’nda üçüncü kitabım için çalışmaya başlamış ve ilkbaharda bitirmeyi hedeflemiştim. Ancak ülkemizde yaşanan depremler nedeniyle yazma konusundaki motivasyonumu kaybettim ve bir süre ara vermek zorunda kaldım. Geçen ay itibariyle yeniden yazmaya başladım ve halen de fırsat buldukça yazıyorum. Bir aksilik olmaz da devam edebilirsem Ekim-Kasım aylarında dosyamı yayınevine teslim etmeyi yeni yıl ile birlikte yayımlamayı hedefliyorum.
Söyleşimizi bitirmeden önce sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?
Öncelikle köşenizde bana da yer ayırdığınız için teşekkür ederim. Okurlara şu mesajı vermek isterim.
Yaşamak, gezmek, görmek elbette ki en ideal öğrenme şeklidir. Ancak her insanın buna imkânı olmaz; imkânı olanın da bazen zamanı olmaz. En iyi yöntem okumaktır. Zira geçmiş tarihlerde gezintiler, zamana damga vurmuş şahsiyetlerle sohbetler ancak kitap okuyarak olabilir. Bu nedenle herkese okumasını ve sevdiklerine de bu alışkanlığı kazandırmasını öneriyorum. Mesleği, yaşı, mevkii ne olursa olsun herkes okumalı. Zekâsı, empati ve pratik düşünme yeteneği gelişmiş, özgüveni artmış, hafızası berraklaşmış, adalet duygusu güçlenmiş, muhakeme gücü büyük oranda artmış insanlar ancak okuyarak yetiştirilir.
Umarım güzel bir sohbet olmuştur. Herkese selamlar.
Vakit ayırdığınız için teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim. Sizi tanımaktan çok mutlu olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. İlhamınız bol olsun efendim.